2013’ün Mayıs ayında başlayan ve Türkiye genelinde devam eden Gezi Parkı protestoları, Türkiye tarihinin en kitlesel eylemi oldu. Gezi Parkı protestoları aynı zamanda Türkiye’de barışçıl protestonun hükümet eliyle kısıtlanması konusunda bir dönüm noktasıdır.
Taksim Gezi Parkı’nın yıkılarak Topçu Kışlası'nın, imar izni olmadan yeniden inşa edilmesini engellemek amacıyla başlayan protestolar, parkta konaklayan eylemcilerin çadırlarının yakılmasıyla kitleselleşerek tüm Türkiye’ye yayıldı. Günler geçtikçe o güne dek eşi görülmemiş şiddette polis müdahaleleri yaşandı, protestocu sayısı ise giderek arttı. 2 Haziran’dan itibaren polis Gezi Parkı ve çevre bölgesinden çekilse de diğer bölgelerde polis müdahaleleri devam etti. 16 Haziran’da ise polis şiddetli bir müdahale ile Gezi Parkı ve çevresini boşalttı. Protestolar sonraki süreçte başka alanlarda devam etse de yavaş yavaş sönümlendi. Üç haftaya yakın süren eylemlerde Türkiye genelinde biri polis, sekiz kişi yaşamını yitirirken, 10 bine yakın insan da yaralandı. Binlerce kişi adli kovuşturmaya uğradı.
Hükümetin, Gezi Parkı’nı yıkma planına karşı kitlesel çapta düzenlenen büyük ölçüde barışçıl Gezi protestolarını yönlendirmek ve finanse etmekle suçladığı 7 kişi sonrasında açılan davada beraat etmelerine rağmen, beraat kararları bozuldu ve kişiler yeniden yargılanarak tutuklandı. Uluslararası Af Örgütü, bu davada tutuklanan Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Hakan Altınay’ı düşünce mahkumu ilan etti.